Banu Uçak

Mimar, Editör, Danışman

Zamanın Ruhunu Cisimleştiren Yapı: Einstein Kulesi

2019 yazı bugünden bakıldığında neredeyse bir ışık yılı kadar uzakta. Hayatımın dönüm noktasında olduğumu içten içe sezdiğim ve kerameti kendinden menkul bir ferasetle bu duyguya karşı kayıtsız kalmayı tercih ettiğim, çok sıcak bir yazdı. 40 yaşındaydım, yaklaşık sekiz aylık hamileydim, tek başıma kardeşimin yanına Berlin’e gitmiştim. Avrupa, özellikle Almanya sıcaktan kavruluyordu, bense tüm bu koşullara tezat anlaşılmaz bir şekilde enerjiktim.  Okumak, gezmek, görmek ve hareket halinde olmak arzusu içinde o hâlimle şaşkın, zaman zaman endişeli gözlere aldırış etmeden Berlin ve çevresinde görmek istediğim önemli yapıları gezmeye karar verdim. Einstein Kulesi ile tam da böyle bir ruh halindeyken, sıcaktan gün boyu kavrularak Sans- Souci Sarayı’nda Barok bahçeler gezdiğim bir günün hafif serinlemeye başlamış öğleden sonrası tanıştım. Bir yapıya ilişkin izlenim metni kaleme alırken alışılmadık düzeyde kişisel ve hayli uzun bu girizgâhı, yapının üzerimde bıraktığı etkiye ilişkin ipucu olabileceği düşüncesiyle burada bırakıyorum. Zira bence mimarlık tarihinin jenerik fotoğraflarından çoğaltılan, Alman Ekspresyonizminin ikonu, Erich Mendelsohn’un başyapıtı ifadeleriyle aklımıza kazınmış bu küçük yapının, tüm iyi mimarlık eserleri gibi ancak deneyimlendiğinde anlam kazandığını, deneyimin ise hayli kişisel bir olaylar bütünüyle şekillendiğini düşünüyorum.

 

Gerçekten de Alman Ekspresyonist Mimarlığı’nın bugüne ulaşan en önemli örneklerinden birinin Erich Mendelsohn tasarımı Einstein Kulesi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yaklaştığınızda kule ifadesinin abartılı kaçtığını farkettiğiniz bu küçük gözlemevi, Potsdam’da, Leibniz Astrofizik Enstitüsü’ne ait Albert Einstein Bilim Parkı içinde yer alıyor. Enstitü, evrenin kökenini, bileşenlerini ve kaderini incelemek üzere kurulmuş dünyanın en önemli kurumlarının başında geliyor. 19. yüzyılın ortalarında tasarlanan bu parkta çeşitli astronomik, meteorolojik, jeolojik amaçlar için kullanılan gözlemevlerinin yanısıra deniz araştırmaları, iklim araştırmaları enstitüsü gibi köklü kurumlar hâlen bine yakın araştırmacıya ev sahipliği yapıyor. Şüphesiz parkın içinde en bilinen yapı, Einstein’ın görelilik kuramını ispatlamak hedefiyle, asistanı Erwin Finlay Freundlich girişimiyle 1921’de tasarlanmış Einstein Kulesi.  

Keyifli bir yaz akşamüstü, hâlâ işlevini eksiksiz yerine getiren Einstein Kulesi’nin etrafında dolaşırken yapının aurasına kapılmamak imkânsız. Astrofizkçi Freundlich’in güneşin spektral çizgilerinin kırmızıya kaydığını, dolayısıyla evrenin gerçekten de Einstein’ın önerdiği gibi genişlediğini kanıtlamak amacıyla tasarladığı sistemin kabuk tasarımı için genç, parlak bir mimarı seçmesine müteşekkir olmamak elde değil. Hayat tesadüfleri seviyor. Çello çalan, parlak bilim insanı Freundlich aslen Mendelsohn’un ünlü bir çellist olan eşi Luise Maas’ın arkadaşıydı -Mimarların iş alma yöntemlerinde, geçen yüzyıl çok fazla şeyi değiştirmemiş görünüyor.

Üniversiteyi onur derecesiyle bitirip, sadece iki yıl Münih’te kendi ofisini sürdürdükten sonra cepheye gitmiş ve savaştan henüz geri dönmüş, idealist, formun peşinde bir genç mimar için yapının programı değilse de simgelediği kavram son derece heyecan verici olmalı. Zamanın ruhunu avuçları arasında tutmak tarihte çok az mimara nasip oluyor. Bir yapının mimarlık aracılığıyla evrenin temel işleyiş prensibine açıklık getiren bir teoremin   temsilini araştırması ilginç. 

 

Yapının formunun dönemin teknolojisi açısından zorlayıcı olması birçok fiziksel problemi de beraberinde getirmiş. Betonarmenin olanaklarının Mendelsohn’un hayal ettiği heykelsi form için en uygun çözüm olacağı düşünülse de, şantiyede kalıp ve uygulama sorunları yüzünden bu mümkün olmamış . Yapının bazası dışında, beklenen plastik etkiyi sağlamak için betonarme kullanılamamış. Einstein Kulesi, şantiyede üretim aşamasında sorunlarla karşılaştıkça anlık üretilen çözümler nedeniyle yapı fiziği açısından oldukça sorunlu bir yapı olarak tamamlanmış. En son 1991 yılında, hem yapısal sorunlar hem de 2. Dünya Savaşı’nda aldığı hasar nedeni ile kapsamlı bir onarımdan sonra tekrar kullanıma ve ziyarete açıldı.

Ama bence asıl önemli olan 1921’de böyle bir yapının, Albert Einstein’ın desteği ile Mendelsohn’un ilk işverenlerinden Luckenwalde Şapka Fabrikası’nın sahipleri Salomon and Gustav Herrman tarafından şahsen, yani özel teşebbüs tarafından fonlanması. Mimar yapı planlarını tamamladıktan sonra, Einstein ve Freundlich ile birlikte Hermann’ları ziyaret edip, Görelilik Teorisi’ni anlatarak, yapıya destek istemiş ve olumlu karşılık almış. Einstein’ın ise açılışta kuleyi gezerken sessiz kaldığı, bir süre sonra yüksek sesle kendi kendine konuşur gibi “organik” dediği rivayet edilir. Küçücük bir gözlemevi, bilimsel gelişimin mimarlık üzerinden simgesel temsilinin önemli örneklerinden biri olduğu kadar bilim insanları ve toplum arasındaki entelektüel ve maddi dayanışmanın boyutlarını da gösteriyor. İç çekerek, imrenerek gezdim.

Bir pandeminin tam ortasında yaşayıp, kendimizi bahtsız addederken yapının mimarı Mendelsohn ve kuşağının yaşadıklarını size hatırlatmak isterim. Erich Mendelsohn I. Dünya Savaşı’nda Almanya saflarında savaşan genç bir mimarken ateş hattında, henüz nasıl hayata geçireceğini bilmediği eskizler yapıyordu. Hatta Einstein Kulesi’nin dinamik, plastik etkisinin bu eskizlerin devamı niteliğinde olduğu söylenebilir. Savaş sonrasında Berlin’de açtığı ofisi, son derece başarılı oldu. Ofisi, Richard Neutra’nın da olduğu yetenekli kadrosuyla zaman zaman 40 kişilik bir büyüklüğe ulaştı (ki tarihe bakılırsa Neutra konumuz olan Einstein projesinde görev almış olmalı).

lim bilimle kaynayan, ancak I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıktığı için önce madden, ardından da manen iflas eden Almanya’da, dev bir ekonomik buhranın ortasında başarılı kariyerini, görece refah içinde sürdüren Mendelsohn, antisemitizmin ayak sesleriyle, Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelmesinden bir yıl sonra, kariyerini, varlığını Almanya’da bırakarak İngiltere’ye iltica etti. Londra’da mimarlık dünyasında hızla kendine yer bulan Mendelsohn, Serge Chermayeff ile ortak bir ofis kurarak kimilerinde göre İngiltere’nin ilk modern yapısı olarak nitelendirilebilecek De La Warr Pavyonu’na imza attı.

Kısa bir süre sonra ileride İsrail’in ilk cumhurbaşkanı olacak Haim Weizman için çalışmaya başladı. Filistin topraklarında çok sayıda önemli yapı tasarlayan ve İsrail modernizminin göz bebeği Weizman Evi’ne imza atan Erich Mendelsohn, Kuzey Afrika’da patlak veren savaşın ardından, II. Dünya Savaşı’ndan hemen önce, Kudüs’teki ofisini kapatarak bu kez ABD’ye iltica etti.

De La Warr Pavyonu, John McAslan’ın restorasyon çalışması sonrası, Bexhill-on-Sea, Birleşik Krallık, 2006
Weizman Evi , Rehovot, İsrail

Tek bir yaşama iki dünya savaşını sığdırmak, dört ülkede mimarlık ofisi açıp sürdürmek, zamanın hızının başdöndürücü olduğu bugünden bakıldığında dahi çok meşakkatli görünüyor. II. Dünya Savaşı’nda ABD’de olan Mendelsohn,  I. Dünya Savaşı’nda milliyetçi duygularla adına cephede savaştığı Almanya’nın karşısında yer alarak Amerikan Hükümeti’ne danışmanlık yaptı, yerleşimlere ilişkin bombalamalara destek olabilecek bilgiler sağladı. Hayatının sonuna dek Amerika’da, çoğunlukla Yahudi komünü için çalıştı.

Tasarladığı yapı ile zamanın ruhuna uygun bir zirve yapan, genç Mendelsohn’un kariyerini, binbir badire atlatarak bugüne ulaşan Einstein Kulesi ile birlikte okumak bence mümkün. Hatta Kule’nin hemen önünde ancak bir avuca sığacak büyüklükteki bronz insan beyni heykeli bence Einstein Kulesi, Mendelsohn ve pandemi döneminde çocuğunu yetiştirmeye çalışırken, o gün, o kuleyle tanıştığı andaki hâlini hayal etmeye çalışan beni buluşturan çok önemli bir simge. Berlinli sanatçı Volker März’ın tasarımı, “3 SEC Bronz Brain – Şimdiye Uyarı – Sürekli Şimdi Anıtı” Alman sinirbilimci Ernst Pöppel‘in  çalışmalarına atıfta bulunuyor. Pöppel, zamansal süreklilik deneyiminin, üç saniyelik farklı bilinç aralıklarının yeniden inşası ile açıklanan bir yanılsamaya dayandığını ileri sürer.

 

Kimbilir, dev bir halkanın iki ucunun nihayet buluştuğunu hissettiğim, bu yazının son satırları da belki bu “süreklilik” yanılsamasının bir veçhesidir sadece.

 

 

 

 

 

 

Bu yazı 3 ayda bir farklı bir tema ile yayınlanan kültür, sanat ve mimarlık dergisi Betonart ‘ın Erich Mendelsohn tasarımı Einstein Kulesi’ne özel hazırlanan 69. sayısında (Temmuz 2021)  yayınlanmıştır. 


Also published on Medium.