Banu Uçak

Mimar, Editör, Danışman

İhsan Bilgin’in Ardından

İhsan Bilgin

İhsan Bilgin, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde hocam olduğunda yaklaşık benim şu anki yaşımdaymış. Koridorda elinde vazgeçilmezi Gitanes sigarasıyla ağır ağır yürüşü gözümün önünde. Stüdyoda, kürsüde, bahçede her zaman bir duman haresiyle ve meraklı bir dinleyici kitlesiyle çevriliydi. Kendisinden öğrendiklerim, bugünkü meraklarımın da temelini oluşurur. 19. yüzyıl endüstri devrimi sonrası yapı üretiminin tarihini, Avrupa başkentlerini, yeni Berlin’in inşaasını onadan dinlemek bir ayrıcalıktı. Ben mezun olduktan sonra Yıldız’dan ayrıldı. Vizyonunu aktardığı Bilgi Üniversitesinde bambaşka gündemleri, egoları, kıymetleri olan beş benzemez yetenekli insanı bir hedef doğrultusunda örgütlemeyi başarmış, üniversiteyi Türkiye’nin radarında, genç mimarlık fakültesini de gelenksel kabul görmüş okulların arasına sokmayı başarmıştı. Başka bir dünyada örneğin gelişmiş bir Avrupa ülkesinde çok başarılı bakan, yerel yönetici olurdu eminim.

Altıncı yarıyıl yapı projesini Dolapdere’de, şimdiki Bilgi üniversitesi arazisinde çalışmıştık. Adet olduğu proje grubuyla üzere araziyi görmeye gittik. Ağır Roman’ın hala izlerini taşıyan katmanlı Dolapdere’yi İhsan hoca’yla gezmek müthişti.

Yolda sohbet ederken bir ara, mobilyacılar çarşısı içinde gittiğim underground bir bardan bahsetmiştim. Hakikaten dışlanmışların, gayri resmilerin arasında, oyuncuların, sanatçıların müdavimi olduğu o bar, tam bir 2000’ler Türkiyesi fotoğrafıydı. Beni bir yüksek taşın üzerine çıkarmış, yaşadıklarımı, duygularımı anlattırmış, mekanı, mimariyi, yaşamın kendisiyle açıklamayı öğretmiş, kendi sesimi bulmama yardımcı olmuştu. O anın fotoğrafı bir yerlerde vardı, kayboldu. Ancak izi benimle kalacak. Hayran olunan, onun kadar bilmeyi, onun gibi anlatmak, anlamak istemeyi ilham eden, yeni pencereler açan, merak ettiren hocalardandı (ki bilirsiniz çok nadirdir, sanki artık pek fazla rastlanmıyor). 

İhsan Bilgin nam-ı diğer Uzun İhsan aramızdan ayrılmış. Kederliyim. Başta Tansel Bilgin hoca olmak üzere ailesinin, tüm sevenlerinin, mimarlık ve kültür dünyamızın başı sağolsun.

Sosyal medya dönemi öncesi yaşamlarımızda sanki yok gibi. Yakın arkadaşlarımız, hayatlarımızda önemli yer tutanlar, eski sevgililere ilişkin elimizde belki şanslıysak birkaç fotoğraf var, görünü yok denecek kadar az. Bugün neredeyse her lokmanın, her karşılaşmanın kayıt altında olduğu bir dünyadan bakıldığında bu durum hayli şaşırtıcı görünüyor. Oysa ben yaşıtlarım arasında, kapsamlı bebeklik albümü olan nadir insanlardanım. İnsan çabuk unutuyor. 

Bu nedenle İhsan hoca’nın ardından Sevgili Emine Merdim Yılmaz bu videoyu benimle paylaştığında hem şaşırdım, hem çok sevindim. Arkitera’nın 2004 yılında düzenlendiği 1. Mimarlık Festivali‘nde “Kahve Altı Sohbetler”de Mehmet Konuralp ve İhsan Bilgin ile aynı masadayım. 25 yaşımın toyluğu ile Konuralp ile Buckminister Fuller, İhsan Bilgin ile “gentrification” hakkında konuşuyorum. Bugün olsa ağzımı açamam. Vaktiniz olur da izlerseniz, İhsan Hoca’nın zerafetine, samimiyetine, tevazusuna ve bilgisine siz de hayran olacaksınız. Konuralp zaten başka bir dünya, o da başka bir günün bahsi olsun. Vesile ile Arkitera Mimarlık Merkezi‘ne teşekkür etmek isterim. Bugün etkinliklere en hafif tabiri ile aşina olan mimarlık camiamız için o gün bir “Mimarlık Festivali” ne kadar inovatif, ne kadar zihin açıcıydı. Müteşekkirim.


Also published on Medium.